Eylem BULDU…
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel’in İzmir mitingi, yalnızca CHP’nin klasik kalesine yapılan bir ziyaret değil, aynı zamanda Erdoğan’a doğrudan gönderilmiş güçlü bir siyasi mesajdı. Hem içerik hem üslup bakımından bu miting, muhalefetin yön değiştirmeye başladığını, artık yalnızca eleştiren değil, çözüm öneren ve iktidara aday bir lider profili sunma çabasında olduğunu gösterdi.
Erdoğan’a Açık Mesajlar
Özel’in “Köşene çekil” çıkışı, siyasi hafızada uzun süre kalacak türdendi. Sadece Cumhurbaşkanı Erdoğan’a karşı değil, onun temsil ettiği yönetim anlayışına karşı da yöneltilmiş bir çağrıydı bu. “AKP’de artık dümeni başkaları devraldı” tespitiyle, iktidarın iç yapısına dair çözülme mesajı da verildi. Özgür Özel, yalnızca bir muhalefet lideri gibi değil, alternatif iktidar lideri gibi konuştu.
Ancak asıl sertlik yargı sistemi ve cezaevleriyle ilgili değerlendirmelerdeydi. Ergenekon ve Balyoz davaları üzerinden yargının geçmişteki taraflılığına dikkat çekti; cezaevlerini “toplama kampı” benzetmesiyle tarif ederek otoriterliğe karşı net bir duruş sergiledi. Rakiplerin hapishane duvarlarıyla bastırılmak istendiğini söyledi. Bu retorik, siyasi baskının en çıplak haline karşı kamuoyunu uyandırma çabasıydı.
Gençlere Vaatler, Değişime Dönük Adımlar
Mitingin umut veren yanıysa gençlere yönelik mesajlardı. Özel, Avrupa standartlarında eğitim, yabancı dilde eşit fırsatlar, vize sorunlarının çözümü ve YÖK sisteminde reform gibi vaatlerle genç seçmene net bir yönerge oldu. Uzun zamandır “sadece eleştiriyorlar” sözleriyle anılan CHP’nin, artık somut vaatlerle sahada olduğunu gösterdi. Bu da seçmen nezdinde “artık başka bir CHP mümkün mü?” sorusunun güçlü bir yanıtını oluşturuyor.
Gençliği siyasete yeniden bağlama stratejisi, sadece seçimler için değil, yeni bir toplumsal sözleşme kurma girişimi olarak da okunabilir. Özel’in bu hamlesi, CHP’nin yaşlanan kitle tabanını gençlik dinamizmiyle dönüştürme çabasının ilk adımıydı.
Ancak Özgür Özel’in bu güçlü içerikli konuşması, biçimsel olarak bazı soru işaretlerini beraberinde getirdi. Her ne kadar miting İzmir’e özel tasarlanmış olsa da, konuşmanın halkla kurduğu ilişki zayıftı. Karşısında AK Partili vekiller sıralanmışçasına nefessiz, kesintisiz bir şekilde konuşan Özel, zaman zaman halktan yükselen destek sloganlarını dahi duymazdan geldi. Bu sahne, güçlü bir monologdu ama eksik bir diyalogdu.
İşte tam da bu noktada Ekrem İmamoğlu’nun neden halk tarafından bu kadar sevildiği sorusu gündeme geliyor. Çünkü İmamoğlu’nun tarzı monolog değil, diyalog. Sahada anlatan kadar dinleyen, vaat eden kadar soru alan bir lider portresi çiziyor. Halkla arasında bir “kürsü” değil, bir “masa” var adeta. Özgür Özel ise bu mitingde o masayı kurmakta eksik kaldı.
Güçlü Bir Başlangıç, Ama Ayakları Daha Yere Basmalı
Özgür Özel’in İzmir çıkarması, hem içeriği hem de siyasi mesajları açısından önemli bir dönüm noktasıydı. Erdoğan’a doğrudan hitap eden bir lider, gençliği yeniden siyasete davet eden bir aktör ve çözüm odaklı bir muhalefet profili çizdi. Ancak siyasetin yalnızca ne söylediğiniz değil, nasıl söylediğinizle de şekillendiği gerçeği bir kez daha ortaya çıktı.
Mitingin güçlü yanları kadar zayıf halkaları da vardı. Heyecan ve hırs yerindeydi, ama halkla kurulan bağ eksikti. Siyaset sadece yüksek sesle konuşmak değil, karşıdan gelen sesi duymaktır da.
Özgür Özel yola hızlı başladı. Ama bu yol, sadece kürsülerden değil, meydanlardan, göz temasıyla kurulan ilişkilerden, birlikte atılan adımlardan geçiyor.